Ufuk Turu'nda Ahmet İnsel, Kosova'da gerçekleştirilen seçimlere, Avrupa Parlamentosu’nda son seçimler ertesinde yeni kurulan aşırı sağ grup Avrupa İçin Yurtseverler Grubu'nun bir araya gelmesine ve 2021'de hakkında soruşturma başlatılan New York Belediye Başkanı Eric Adams'ın Donald Trump ile olan ilişkisine değiniyor.
Ömer Madra: Günaydın Ahmet, merhabalar!
Ahmet İnsel: Günaydın!
Özdeş Özbay: Günaydın!
Ö.M.: Dünya en kaotik halindeyken biz de burada, İstanbul’dan yayın yapmaya çalışıyoruz. Nereden başlayalım Ufuk Turu’na?
A.İ.: Kosova’da seçimler oldu. Kosova’da 2021’de mecliste tek başına çoğunluğu kazanan Albin Kurti’nin partisi Vetëvendosje, bu sefer aynı başarıyı gösteremedi. Parti, açık ara birinci geldi ama şimdilik daha bütün oylar sayılmadı, %97’ye varmış durumda seçim sonuçları, %41’i biraz geçti gibi gözüküyor. Dolayısıyla bu ulusal egemenlikçi sosyal demokrat parti, mutlak çoğunluğu elde edemedi. Kimlerle ittifak yaparak bir çoğunluk elde edeceği meçhul çünkü karşısında yer alan iki parti sağcı Kosova Demokratik Partisi ve daha merkez sağ Kosova Demokratik Birliği. Biri %22, diğeri %17 oy aldı ama seçim kampanyası sırasında bu iki parti de kesinlikle Kurti’nin partisiyle ileride ittifak yapmayacaklarını ilan etmişlerdi. Tabii bu sözler seçim sonuçlarından sonra değişir ama şimdilik Kurti’nin nasıl bir koalisyon kuracağı belirsiz ve kuracağı koalisyon dışında da bir alternatif gözükmüyor. Katılım düşük oldu; 2021’de katılım %49’u biraz geçmiş, %50’ye yakındı. Şimdi katılım %40, bu da tabii ciddi bir soru işareti - özellikle gençlerin büyük ölçüde Kurti’yi desteklemesi bekleniyordu. Kosova, Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip ülkesi ve 18-25 yaş arasındaki seçmen nüfusunun çok ciddi bir ağırlığı var seçmen grubu içerisinde. 1,6 milyon nüfusa sahip küçük bir ülke Kosova, bunun içinde gençler önemli bir oran oluşturuyorlar. Bir de 120 milletvekillik mecliste 20 milletvekilinin azınlıklara ayrıldığı bir sistem var yani Sırplara ayrılmış 10 milletvekilliği, Boşnaklara üç, Türklere iki ve Romlar yani Aşkali, Balkan Mısırlıları, Goran adı altında kendilerini bir kısmı Rom ve bir kısmı da Mısırlı olarak tanımlayan gruplar var.
Ö.M.: Rom, Roman demek değil mi?
A.İ.: Evet, Roman. Aşkali ve Balkan Mısırlıları da aslında Romanlara çok yakın oldukları söyleniyor ama onlar kendilerinin Osmanlı döneminde Mısır’dan gelenler olduklarını iddia ediyorlar, belki de öyledirler. Goranların Romanlarla bir alakası yok, onlar Batı Slavları. Dolayısıyla burada Albin Kurti’nin siyasetine destek olan gençler var ama diğer taraftan da Sırbistan ile sürekli gerginlik yaşanıyor biliyorsunuz Kosova’da. 2008’de Kosova, Sırbistan’dan ayrıldığını ilan etmişti. O tarihten beri Sırbistan bunu tanımadı elbette. 2023’te Avrupa Birliği’nin düzenlediği görüşmeler kesilmiş ve çatışmalar ortaya çıkmıştı. Sırbistan’dan gelen bir çete bir belediyeyi basmış, diğer taraftan da bazı yerleri işgal etmeye çalışmıştı ve sonra yeniden Sırbistan’a kaçmıştı. Diğer taraftan Kurti, Sırbistan’a karşı çok daha sert ve tavizsiz politikalar yürütüyor; Kosova’nın Sırp çoğunluğunu oluşturan bölge olan sınırdaki bölgedeki Sırp özerk yapılanmalarını son dönemde engellemeye yönelik politikalar uyguluyor. Kurti, gençliğinde Kosova bağımsızlığını savunduğu için hapis yatmış birisi, onu gençler hâlâ Kosova’nın Che Guevara’sı olarak tanımlıyorlar, o zaman öyle bir ismi varmış. Diğer taraftan da şunu belirtmek lazım, Kosovalılar seçim öncesinde yapılan sokak görüşmelerinde genellikle Kosova’nın bölgedeki en demokratik ülke olduğunu iddia etmeye başladılar çünkü seçimlerde hile yok diyorlardı. Katılım düşük gerçi ama buna karşılık seçimlerin, muhalif partilerin seçimlere katılmasını engelleyen bir baskı yok. Dolayısıyla ‘bölgedeki en demokratik ülkeyiz’ imajını Kosovalılar sahip çıkmaya çalışıyorlar. Bunun arkasından da tabii Sırbistan ile olan ilişkilerinin bir şekilde bir istikrara kavuşması lazım.
Hemen aklımıza şöyle bir soru geliyor; Sırbistan’dan gençlik hareketi Aleksandar Vučić’in yolsuzluk rejimine karşı yürütülen gençlik hareketlerinin Kosova ile ilgili görüşleri var mı? Belki vardır ama ben bulamadım doğrusu ve bu da Sırbistan tarafında gençlik hareketinin Kosova konusunda o kadar da açık bir şekilde Kosova’nın bağımsızlığını tanıma iddiasında olduğuna işaret etmiyor doğrusunu söylemek gerekirse.
Yurt dışı oylarının sayımı biraz daha uzun süreceği için Kosova’daki seçim sonuçları önümüzdeki günlerde kesinleşecek. Kosova’nın iktisadi durumu parlak değil, Avrupa Birliği’nin en yoksul ülkesi - gerçi şu anda bütün Avrupa Birliği ülkeleri Kosova’yı tanımış değiller ama çoğunluğu tanımış durumda. Avrupa Birliği üyeliği konusu da askıda tabii. Kosova’daki iktisadi durumunu ayakta tutmayı sağlayan etmenlerden bir tanesi, yurt dışındaki Kosovalıların ailelerine yolladığı havaleler, paralar... Bunun ciddi bir katkısı var, o yüzden de Kosova’nın yurt dışındaki Kosovalılara yönelik çok ciddi bir kampanyası da var aynı zamanda. Diğer taraftan da dediğim gibi, bundan önceki bu iç savaşa dönüşmüş halin durulması Kosova’da yaşamı çok olumlu biçimde etkilemiş gibi görünüyor. Bu da seçim kampanyasında herhangi bir şiddet olayının yaşanmamış olmasının da bir tezahürü olarak ele alabiliriz.
Ö.M.: Evet, olumlu tarafından bakarsak öyle.
A.İ.: Diğer taraftan Avrupa içinde önemli gelişmelerden bir tanesi Avrupa Parlamentosu’nda son seçimler ertesinde yeni kurulan aşırı sağ grup Avrupa İçin Yurtseverler Grubu ile ilgili. Bu, 86 milletvekiline sahip bir grup yani Avrupa Parlementosu’nun üçüncü büyük grubundan bahsediyoruz burada. Macaristan lideri Viktor Orbán ve Fransa’daki aşırı sağ hareketin lideri yani Ulusal Birlik Partisi’nin lideri Marine Le Pen’in girişimiyle kurulmuş olan bu grupta İspanya’dan Vox, İtalya’dan Liga Selvini, Hollanda’dan Geert Wilders’in partisi, Çek Cumhuriyeti’nden Andrej Babiš’in partisi, Portekiz’den Chega Andre Ventura’nın partisi yer alıyor. Bunlar geçtiğimiz hafta sonu Vox Partisi’nin girişimiyle İspanya’da ilk zirveleri için toplandılar. Trump’ın seçilmesinin yarattığı rüzgarı tamamen arkalarına alma amacını açık biçimde ifade ettiler bütün konuşmalarda ve hatta Santiago Abascal yani İspanyol Vox Partisi’nin neofrankist diyebileceğimiz, Franco dönemini hayırla anmaya devam eden partinin lideri ve Matteo Salvini yani İtalya’daki Lega Partisi’nin lideri Trump’ın bir sloganını Avrupa’ya uyarladı: Make Europe great again! Aynı Trump’ın yöntemleriyle bunun gerçekleştirilebileceğini iddia ediyorlar. Hepsi Trump’ın seçilmesinin kendileri için avantajlı bir küresel değişimin ortaya çıkması olarak değerlendiriyorlar. Abascal’ın konuşmasında, “İyilik, gerçek, sağduyu ve özgürlük için verilen mücadelede savaş arkadaşımız Trump’tır,” dedi. Tekrar ediyorum, ‘Verilen mücadele iyilik, gerçek, sağduyu ve özgürlük’... Bu, dört kelimenin de içinin bu kadar farklı biçimde değerlendirilmesi ve boşalması insanı tabii biraz çaresiz bırakıyor doğrusunu söylemek gerekirse. Burada ciddi bir dil mücadelesi de var, insan Otto Klemperer’in meşhur Nazi diliyle ilgili kitabını hatırlıyor bu çerçevede. Orban da konuşmasında, “Trump fırtınası her şeyi değiştirdi. Dün biz heretiklerdik...”
Ö.M.: İnançsızlar.
A.İ.: “...inançsızlardık ama şimdi ana akım olduk,” dedi. Orban, Macaristan’ı ‘muhafazakar siyasetlerin laboratuvarı, toplumsal cinsiyetin okullarda yasaklandığı, yasadışı göçün ağır suç olarak tanımlandığı, anayasada ‘baba bir erkektir, anne bir kadındır’ hükmünün yer aldığı ve anayasada bütün devlet güçlerinin Hristiyan kültürünü korumakla mükellef olduğunun belirtildiği bir örnek ülke’ olarak tanımladı. Geert Wilders de, “İslami göç bir suçtur, Avrupa için en büyük tehdittir, çok kültürcülük bir akıl hastalığıdır,” dedi. Hemen hemen bütün konuşmacılar toplantının İspanya’da geçmesinden de ilham alarak verdikleri mücadelenin 15. yüzyılda İspanya’da Kraliçe Isabel’in yürüttüğü ‘reconquista’ hareketinin bir devamı olduğunu söylediler. Peki, neydi reconquista hareketi?
Reconquista hareketi, Endülüs Müslümanlarının İspanya’dan kovulması hareketiydi. Dolayısıyla bunun şimdi yeniden Avrupa’nın bir reconquista hareketinden ilham alarak yürüteceği bir cephe oluştuğunu iddia etti Marine Le Pen dahil birçok konuşmacı. Hedef aldıkları politikalardan bir tanesi yani çoğunun dile getirdiği ‘Avrupa green deal’ (Avrupa yeşil paktı) diyebileceğimiz Avrupa Çevre Anlaşması’nın bir felaket olduğunu belirttiler. Özellikle Marine Le Pen burada, “Bütün işletmelerimizi, sanayimizi batıran bir çılgınlıktır bu” diyerek anlaşmayı hedef aldı. Diğer taraftan Çek Cumhuriyeti’nde gelecek sonbaharda seçimler olacak ve Andrej Babiš’in, bu milyarderin, siyasetçinin yeniden başbakan olma ihtimali var ve bu çok kuvvetli bir ihtimal.
Ö.Ö.: Kraliçe Isabel’den bahsettiniz, Müslümanların sürülmesinin ardından Yahudiler de sürülmedi mi? Yanlış hatırlamıyorum değil mi?
A.İ.: Tabii ki. Reconquista’nın başlangıcı Yahudilerden çok daha önce başlayan bir şey, en sonunda Kraliçe Isabel ile bitiyor ama reconquista ondan bir yüzyıl önce başlayan bir hareket. Yani amaç, giderek Endülüs Müslümanlarını İspanya’nın dışına atmak ve haliyle onlar da yavaş yavaş geriye çekiliyorlar tabii. Orada, Yahudilerin de ülkeden kovulması, Portekiz ve İspanya’dan kovulması, 1492 tarihinde İspanya’nın Hristiyan bir ülke haline gelmesi bir referans noktası. Amerika’nın keşfiyle aynı dönemde, aynı tarihlerde olması da Allah'ın bir lütfu olarak tanımlanır İspanyol Hristiyan faşistleri tarafından. Buradan isterseniz madem Trump bir ilham kaynağı olmuş durumda Avrupa aşırı sağına, Trump'ın yaptığı işlere gelelim ki sadece aşırı sağ ile kalsa iyi ama sağ partilere de ilham olmaya başladı biliyorsunuz.
Ö.M.: Evet.
A.İ.: Trump’ın aldığı son kararlardan biri ile - dün aldığı bir karar bu, hangisinden başlamalıyız bilmiyorum ama bu en azından en sonuncusu olduğu için onu belirtiyorum - 1977’de getirilen bir yasanın uygulamasını durdurdu. O da şu; ABD’de mukim şirketlerin yurt dışında ihaleler almak için devlet görevlilerine rüşvet vermesini yasaklayan yasanın uygulamasını askıya aldı.
Ö.M.: Rüşvet serbest yani?
A.İ.: Rüşvet serbest bundan sonra ve bu konuda yapılan, yürütülen soruşturmalar da şu anda askıya alındı. Bu soruşturmaların arasında tabii Eric Adams’ın durumu en ilginç olanı. Biliyorsunuz, Eylül ayında Afro-Amerikalı New York Belediye Başkanı, Demokrat Parti’nin belediye başkanı Adams’a - belki biraz bahsetmiştik bundan - federal savcılık tarafından başlatılan 45 yıllık hapis cezası talebiyle başlatılan bir soruşturma var. Adams, 2021’de New York Belediye Başkanı seçilmişti ve 2021 seçim kampanyasında yurt dışından yasa dışı finansman desteği aldığı iddiası yürütülüyor. Başka konular da var kendisiyle ilgili soruşturmada ama bu yasa dışı finansman konusu doğrudan Türkiye’yi ilgilendiriyor çünkü iddiaya göre Türkiye kaynaklı 10 milyar dolarlık bir giriş olduğu iddia ediliyor. Karşılığında da Adams’ın Türk Evi’nin, Türkiye konsolosluğunun 33-35 katlı binasının açılışına itfaiyenin izin vermesi için baskı uyguladığını tespit etmiş federal savcılar. Bariz güvenlik eksikleri olmasına rağmen niçin paldır küldür açılmasında ısrar edildiğini de biliyoruz. 2022’de Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler zirvesi için New York’a gittiğinde aynı zamanda Türk Evi’ni açmak için ısrar etmesinden kaynaklanan bir yolsuzluk bu. Diğer taraftan 2015’ten itibaren de THY ile çok ciddi biçimde Paris’e, Hindistan’a, Çin’e gittiği de belirtiliyor. Burada da aşağı yukarı 100 bin dolarlık bir haksız kazanç elde ettiği söyleniyor.
Diğer taraftan Eric Adams’ın İsrail, Çin, Katar, Güney Kore ve Özbekistan ile de menfaat ilişkileri olduğu konusunda soruşturmalar devam ediyor ama o konuda daha bir açıklık yok. Bütün bunları söylememin nedeni, geçtiğimiz günlerde Adams tabii ki artık Demokrat Parti’den aday olmayacak. Demokrat Parti bütün desteğini çekti arkasından, New York Belediyesi’nde birçok görevli istifa etmiş durumda ve biraz bu belediye bloke olmuş durumda bu istifalar nedeniyle. Adams, kendisinin Donald Trump tarafından affedileceğini belirtti ve Trump da bir gazetecinin sorusuna “Olacak bir şey, bakıyoruz bu işlere, herhalde yapacağı o işe de,” diyerek cevap verdi.
Ö.M.: Çok ilginç!
Ö.Ö.: Niye affediyor?
A.İ.: Bilmiyorum ki!
Ö.M.: Onu Trump’a soracaksın.
A.İ.: Söylendiğine göre ikisi de Quince doğumlu kişilermiş. Eric Adams diyor ki, “İkimiz de Quince doğumluyuz.”
Ö.M.: New York’un meşhur mahallesi.
Ö.Ö.: Emlak ilişkisi falan vardır mutlaka! Trump asla çıkarı olmadan böyle bir şey yapmaz.
A.İ.: Büyük ihtimalle vardır, karşılığında bir şey elde edecektir, haklısın. Yalnız şimdilik bilmiyoruz ne olduğunu. Eric Adams seçilmeyecek, yakında belediye seçimleri var ve Eric Adams seçilmeyecek. Demokratlar aday göstermiyor, herhalde başka da kimseyi göstermeyecek, niçin olduğunu da tam bilemiyorum.
Ö.M.: Bir şey soracağım Ahmet. Bir daha söyler misin lütfen? Bu dördüncü kelimeyi unuttum sağcılar arasında yapılan toplantıda; iyilik, gerçek, sağduyu ve?
A.İ.: Özgürlük.
Ö.M.: Özgürlük. Bu bana şunu hatırlattı; 1984 romanının finalinde şöyle diyor, ‘Cephesinde ‘savaş barıştır, özgürlük köleliktir, cahillik güçtür’ yazılı olan Gerçek Bakanlığı’nda (yeni söylemde Gerbak) görevli başkahramanımız kestane ağacı kahvesinde zafer cini içip cepheden gelen haberleri tele ekrandan seyrediyor ve dinliyor.’ Biraz bana bunu hatırlattı.
A.İ.: Bunu hatırlatacak daha birçok şey Türkiye’de de oluyor biliyorsun yani neyi yapıp neyi yapmayacağımıza, neyi söyleyip söyleyemeyeceğimize rejim karar veriyor, yargı karar veriyor. RTÜK’ün televizyonlarla ilgili söylediği ‘Pembe haberler yapın bundan sonra’ demesi yani şikayet etti biliyorsunuz ‘Kötü haberler yapıyorsunuz’ diye.
Ö.M.: Olumsuz haberler.
A.İ.: Evet, bu olumsuz haber konusu o kadar kötü ki... Gelecekle ilgili, astrolojiyle ilgili olumsuz haberler vermek de yasak bundan sonra biliyorsunuz.
Ö.M.: Hilal Saraç olayından bahsediyorsun.
A.İ.: Evet, Hilal Saraç olayından bahsediyorum. Olumsuz haberde kimsenin isminin geçmediği bir haber de olabilir. Seçimi göremez, kim? Bilmiyoruz ama üzerine alınanlar bunu olumsuz haber olarak kendilerine yönelik görebilir. Hoş bir tabir mi? Astroloji hiç umurumda olan bir şey değil doğrusunu söylemek gerekirse, hayatımda da hiç astrolojiye bakmamışımdır ama astroloji bu sonunda yani sonuçta söylediklerinin %95’i hiçbir zaman gerçekleşmeyen ve genellikle de gelecekle ilgili her yöne çekilebilecek muğlak, elastiki laflar söyleyerek insanlara bir şekilde eksik dünyalarına anlam vermeye çalışan bir faaliyet. Yeni de değil yani çok eskiden beri devam eden bir şey. Bazıları bunun bilimsel olduğunu da iddia ediyor biliyorsunuz. Neyse, bütün bunların yanında baktığımız zaman gerçekten şöyle bir soru karşımıza çıkıyor; iktidar kendi suni gerçek dünyasının karşısında bir suni gerçek dünyasıyla savaşmaktan da geri durmuyor. Suni gerçek dünyası biliyorsunuz, astrolojidir bildiğim kadarıyla.
Ö.M.: Hilal Saraç da zaten astrolog tamamen ve önce gözaltına alındı, sonra da tutuklandı.
A.İ.: Bu hakikaten yargı sisteminin varılabileceği en absürd nokta. Diğer taraftan ‘Niçin ittifak yaptınız?’ diyerek belediyelerde özellikle İstanbul’un çeşitli belediyelerinde ‘kent uzlaşısı’ tutuklama nedeni olarak gündeme getirmek de bana çok ilginç gelmeye başladı. ‘Kent uzlaşısı’ tabirinin üzerinden hareketle bunun terör örgütü faaliyeti olarak tanımlanarak gözaltına almalar başladı biliyorsunuz.
Ö.M.: Evet, son dakika haberiydi. Artı Gerçek’te de okuyoruz. Belediyelere yeni bir operasyon yapıldığını duyurdu Cumhuriyet Başsavcılığı.
A.İ.: İstanbul’un çeşitli belediyelerine.
Ö.M.: Sayısız yani
A.İ.: 10 kişi şu anda gözaltına alınmış durumda, bazıları da belediye başkan vekilleri. Ben bütün bunları söylerken, biraz evvel söylediğin şey ile bağlantı kurmak istiyorum. Avrupa aşırı sağı, ‘gerçek, iyilik, sağduyu ve özgürlük’ için mücadele ederken, Türkiye de anladığım kadarıyla aynı şey için mücadele ediliyor.
Ö.M.: Evet. ‘Savaş barıştır, özgürlük köleliktir, cahillik güçtür’ diyor George Orwell.
A.İ.: Yalan gerçeklik.
Ö.M.: Evet.
A.İ.: Bunu da ilave edebiliriz değil mi? ‘Gerçek olmayan gerçektir’.
Ö.M.: ‘Gerçek olmayan gerçektir’. Evet, peki, o zaman müsaadenle ben de bir cümle eklemek istiyorum; bir son dakika haberi de bizim kurucu üyelerimizden birisinden: Paul McMillen. Hayatını kaybetti kendisi, Türkiye’de reklamcılığa yön veren isimlerden biriydi. Kariyerinin önemli bir kısmını geçirdiği Türkiye’de de yaratıcı sektörde hayata geçirdiği projelerin yanı sıra bilgi, birikim ve yaklaşımıyla da önemli katkılarda bulunmuştu. Murat Yaylagül MediaCat’te anlatıyor; Belfast doğumlu, İrlanda kökenli. Ona da bir ‘günaydın’ diyoruz. Ortak ve yönetici, kreatif direktöre uğurlama yazısının sonunda şöyle demiş Yaylagül, “İrlandalı ama Türk, fotoğrafçı ama yazar, İngilizce yazar ama Türkçe söyler, bay ama Paul, Paul ama Pol gitti ama hep bizimle”.
A.İ.: Kendisini selamlıyoruz.
Ö.M.: Ona da bir günaydın diyoruz.
A.İ.: Hatırasıyla aramızda devam edecek.
Ö.M.: Çok teşekkür ederiz.
A.İ.: İyi günler herkese.
Ö.Ö.: Görüşmek üzere.